Yeni medya ve kullanım süresi bitenler
Yazar: Mustafa Kirman
Türkiyedeki altüst oluştan medyada nasibini fazlasıyla alıyor. Hatta bir adım daha ileriye giderek şunu da söyleyebiliriz; altüst oluşun en belirgin biçimi medyada yaşanıyor. Yakın tarihe baktığımızda Türkiye medyasındaki kırılma noktalarını görebiliriz. Demokrat Parti zamanının besleme basını, 27 Mayıs öncesi darbecilere yardım yataklık eden basın, 12 Marta alkış tutan basın, 12 Eylülde darbe liderinin elini öpen cemiyet başkanı, Özal kalemşörleri, Özköşkler ve bugün yandaş medya ve pijamayla başbakan karşılama günlerinden vergi cezalarına gelen bir kısım medya
Gelen ağam giden paşam gazeteciliği son gelişmelere kadar siyaset-ticaret-medya üçgeninde yol aldı durdu. MÜSİAD eski başkanı ortaya çıkıp da artık yeni sınıfın kendilerini olduğunu söylediğinde aslında medyadaki vaziyet de gözler önüne serilmişti. Özal 2.5 gazete öngördü ve bu niyetini büyük oranda gerçekleştirdi. AKP ise beklenmedik bir performans ile kendi medyasını yarattı. Hani bu kadarını hocaları Necmettin Erbakan bile yapamamıştı. Kamu bankası eliyle Çalıklama girişimler sonucu bir grup ortaya çıkıverdi. Bunu Altıncılar izledi. Eskinin solcusu bugünün Erdoğan hayranı ecza deposu sahibi ise büyüklerini aratmayacak biçimde medyada yerini alıverdi. Cemaate hiç söz yok; soğuk savaş döneminden bu yana palazlandırılan cemaat uzun yıllardır medyadaki gelişimlerini sürdürüyor hatta dünyaya bile çoktan açılmıştı.
Bu tablo Türkiyedeki altüst oluşun önemli bir göstergesini oluşturuyor. Dünün aktörleri kullanım süreleri dolunca kenara atılıverdiler, yeni aktörler piyasaya sürüldü. Hiçbir mesleki ilkenin dikkate alınmadığı, gazeteciliğin ayaklar altında pespaye edildiği dünün aktörleri şimdi bağırıyorlar basın özgürlüğü diye vergi kıskacına alınınca. İster istemez bazı insanlar da soruyor: Dün neredeydiniz? SSler kapınızı çalınca mı basın özgürlüğünü anımsadınız?
Düne kadar girdiğiniz siyaset-ticaret-medya ilişkileri sizin de sonunuzu hazırladı. Yüzde 40ların üzerindeki AKP ile birlikte her iktidarın kendi medyasını oluşturduğuna bir kez daha tanık oluyoruz. Belki tahmin edemediniz, sırça köşklerinizde memleketi tahlil edip, manipülatif habercilik anlayışınızda rota belirlerken, hatta ve hatta görüntü alamadığınız için Sincanda tankları bir kez daha yürüttürürken hesabınız bu sefer tutmadı. Kesilen vergi cezalarını şoförleri değiştirerek nasıl atlatırlar bilmiyorum ama; ortada çok önemli bir vebal var: Yazdığınız her köşe yazısıyla, attığınız her başlıkla, bastığınız her fotoğrafla bu toplumun genleriyle oynadınız. Öyle oynadınız ki, sadaka karşılığı oy verir hale getirdiniz insanları. Manşetlerden insanları hedef haline getirmekten çekinmediniz. Toplumsal muhalefetin adını vandallıkla eş tuttunuz. Sizin gibi düşünmeyen kim varsa hain ilan ettiniz. Tüm bunları yaparken de tek beklentiniz vardı; şirket çıkarlarınız, grup yatırımlarınız.
Ve şimdi ağlaşıyorsunuz. AKPnin karşınıza çıkardığı yeni medyadan ürküyorsunuz. Umre dizileriyle, iktidar yalakalarıyla fasıllarda biraraya gelerek, döneklere sütunlar açarak, gazetecilere akreditasyon uygulamasıyla ünlenene hem de en radikal gazetenizde köşe vererek, sözde sivri yazarlarınızı tek tek kurban ederek durumu daha ne kadar götürürsünüz bilinmez ama; işte kapınıza SSler beliriverdi. Şayet üç kuruşluk ikbal için gazetecilik değerlerini patronunuza feda etmeseydiniz, birazcık gazetecilik onurunuz olmuş olsaydı size reva görülen karşısında hem mesleki hem de toplumsal desteği görürdünüz. Ama önce gazetecileri sayfalarınızdan uzaklaştırdınız. Gazeteciyi gazetecisine yabancı ettiniz. Bununla da kalmadınız okuru gazeteye yabancı kıldınız. Medya Mahallesini mankenlere, şarkıcılara, ahbap çavuş ilişkileri ile köşelere konanlarda doldurdunuz. Trendy yazarlar yarattınız. Ortalığı yıkıp geçerken Yorgun Demokrat triplerine girdiniz, ekmek parası deyip işin içinden çıktınız. Göbeğini kaşıyan adamlar yaratırken hiç çekinmediniz. Genleriyle oynaya oynaya bugüne getirdiğiniz bidon kafalıların sizinle birlikte ülkeyi nasıl bir çukura sürüklediğine aldırış etmeden yapacağınızı yaptınız.
İlahi adalet deyip işin içinden çıkmalı mı yoksa?